Avukatım merhaba

Eşimle 2 yıldır ayrıyız. Ben rahmetli annemden kalan evde İzmir’de kalıyorum. Eşim de evliliğimiz içerisinde almış olduğumuz evde yalnız kalıyor. Eşimle evliliğimiz tam 23 yıldır devam etmekte. Ancak artık bırakın aynı evde yaşamayı, aynı yerde 1 saatten fazla bir arada kalmaya bile tahammülümüz yok. Eşim boşanma davası açmadı. Ben de açmadım. Açıkçası boşanmayı da düşünmüyorum. En azından eşimden sonra bana maaşı kalır. Eh iyi kötü ne yapıp edip biriktirdiğimiz paralarla bir ev de aldık. O ev de bana kalacak. Çocuğumuz da olmadı. Bu şartlarda boşanıp nasılsa başka biri ile evlenmeye niyetim de olmadığından; böyle gidebileceğimiz yere kadar gideriz diyorum. Ancak 2 ay kadar önce eşim bana mahkemeden bir ihtar yollatmış. Eve döneyim diye. Ben ne olur ne olmaz diye düşünerek mahkemeye gidip, eve dönmeme sebeplerimi anlattım. Yıllarca eşimin bana hakaretlerini, başka kadınları evimize bile getirdiğini her ne varsa anlattım. Hatta duyduğum kadarıyla şuan bile bizim evimizde 3 çocuklu bir bayanla beraber yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde komşularımızdan, eşimin eve satılık tabelası astığını öğrendim. Evet ev onun üzerine. İsterse satabilir. Ama o evin alınmasında benim de çok katkım oldu. Geçenlerdeki bir yazınızda birçok imkânlardan bahsetmiştiniz. Acaba bu evin satılmaması için bir şey yapabilir miyim? Teşekkürler.

Merhaba..

Evet gerçekten de Medeni Kanun’umuz sizin pozisyonunuzdaki gibi kişilere birçok imkan sunmakta. Her biri de sizin de bahsettiğiniz gibi yıllarca verilen emekler heba olmasın diye. Aslına bakarsanız tüm bu imkânlardan faydalanmak biraz da yorum sorunudur. O nedenle bu pozisyonunuz ve belki buraya yansıtamadığınız birçok detay, başvurulacak yolun belirlenmesinde çok önemlidir.

Mesela mailinizi okurken önce basit bir geçimsizlik yaşadığınızı düşünürken; sonradan anladım ki eşiniz sizi aldatıyor. Belki anlatmayı ihmal ettiğiniz ufacık bir ayrıntı; başvurulacak hukuki yolu ve bu yolda elde edilebilecek başarıyı çok büyük oranda etkileyebilecek. O nedenle muhakkak bir avukat yardımı almanızı tavsiye ediyorum. Anladığım kadarıyla yazılarımı takip eden birisiniz. O halde biliyorsunuzdur ki; genelde olabildiğince vatandaşın haklarını kendisinin aramasından yanayımdır. Ancak risk almanın mümkün olmadığı hallerde yine de bir uzmanından fayda almak en iyisidir.

İlk etapta aklıma gelen yollardan birisi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuyu düzenleyen 199. Maddesinden faydalanmaktır. Ancak tekrar söylüyorum ki; bu sizin için en doğru yol olmayabilir. Sadece fikir yürütüyorum. Bunu da sesli yapacağım ki; konumuzla alakadar kişiler de bu fikirden faydalanabilsinler.

Bahsini ettiğim kanun maddesinin gerekçesi aslında benden daha da iyi açıklayacaktır durumu. Gerekçede aynen şöyle deniyor; “Çoğu olaylarda ayrılık veya boşanmaya kararlı olan koca, sırf kadına nafaka ya da tazminat ödememek için mevcut mallarını başkalarına devretme yoluna gitmekte, nafaka ya da tazminat hükmü alan kadın, kocadan icra yoluyla herhangi bir tahsilat yapamamaktadır. Bu hüküm sayesinde hâkim, eşlerin tasarruf yetkisinin sınırlanmasına yönelik önlem niteliğinde olmak üzere, bu tür tasarrufların diğer eşin rızasına bağlı olduğuna karar verebilecektir.”

Maddenin metni ise der ki; eğer eş ailenin ekonomik varlığını tehlikeye düşürecek tavırlar içerisindeyse yada evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmiyorsa; bu eşin mallar üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanabilir. Tabi ki bu kısıtlama ancak bir mahkeme kararıyla olabilecektir. Yani bir dava açmanız gerekecektir.

Peki hangi durumlarda ailenin ekonomik varlığı tehlikededir? Burada Sayın Prof. Dr. Bilge Öztan’ın “Aile Hukuku” isimli eserinden bir alıntı yapmak isterim;

“Aşağıdaki şu hallerde ailenin ekonomik varlığının tehlikeye düşeceği kabul edilmelidir;

– Ani ve açıklanamayan bir nedenle eşin malvarlığında azalma

– Evlilik birliği devam ederken, eşlerden birinin üçüncü kişiyle ilişki kurması ve malvarlığının o tarafa gideceği tehlikesinin ortaya çıkması

– Eşin taşınmazının veya yazlık evinin satış ilanı

– Eşin almış olduğu ödünç parayı alacaklılarına ödemek için teminat olarak kıymetli evrakını rehnetmesi

– Eşin üçüncü bir şahsa taşınmazını düşük bir bedelle satacağı hususunda söz vermesi”

Bir diğer değerli hukukçumuz Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş te şöyle bir yorum yapmakta; “Ailenin ekonomik varlığının tehlikeye düşmesi durumuna örnek olarak; eşlerden birinin gelişigüzel, gereksiz, yersiz harcamalarda bulunması veya tüm gelirini kumarda kaybetmeye başlaması gösterilebilir. Aynı şekilde ev eşyalarının evden uzaklaştırılması, mevcut ticari işletmelerin gerekçesiz kapatılması, ticari veya mesleki işletmelerin uygun karşılık alınmaksızın elden çıkarılmaya başlanması, ailenin geleceği için yapılmış yatırımların hızlıca paraya çevrilmesi, ani ve sebebi açıklanamayan malvarlığı azalmaları ailenin ekonomik varlığının tehlikede olduğu durumlara örnek gösterilebilir.”

Eğer eşiniz bu örneklerdeki gibi tavırlar içerisindeyse; evlilik birliği çatırdamışsa; 199. Maddeye dayanarak; hâkimden müdahale etmesini isteyebileceksiniz. Söz gelimi eşiniz kendisine ait bile olsa evini sizin olayınızda olduğu gibi satmaya girişmişse; satmasına engel olabilecek tedbirler alınmasını sağlayabileceksiniz.

Boşanmayı kafasına koymuş bir eş; boşanmayla birlikte eşinin kendisinden talepte bulunacağı maddi/manevi tazminat veya katkı payı alacaklarını ödemekten kaçınmak için önce elindeki malları elden çıkaracaktır. Bu da tahmini çok zor olmayan bir yol olsa gerek. Kanun da bu tür girişimlere engel olabilmek adına diğer eşe bu 199. Maddedeki gibi imkanlar tanımıştır. Bu imkânlardan faydalanmak muhakkak ki yargı kararını gerektirmektedir. Olan biteni seyreylemek yerine bugünden tezi yok gerekli hukuki süreç başlatılmalı; bu vesileyle erken kalkıp yol alınmalı. Hakkınızda hayırlısını dilerim..